Daniel Patrick Welch - click to return to home page


    English versions 
Arabic versions - Saudi Arabia Catalan versions Croatian versions Czech versions Danish versions Nederlandse versies Finnish versions Versions Françaises Galician versions German versions Greek versions Indonesian articles Le versioni Italiane Japanese versions Urdu versions - Pakistan Polish versions Portuguese articles Romanian versions Russian versions Serbian articles Las versiones Españolas Ukrainian versions Turkish versions

 

 

 

Boş Platform, Boş Şehir:

Boston'dan (Bir Bakıma) Canlı Yayın

(7/04)

Yutturmaca ve histeri dalgası, uyuklayan Kuzey Boston Sahili'ne bile ulaştı. Büyük Şehir'de, bu yazın olaylara gebe etkinliği öncesindeki haftalarda, yerel polis şefleri sonu gelmez yürüyüşler yapılacağını ve ortalığın neredeyse sürekli felç olacağını bekliyordu. Şehir sakinlerine "hafta boyunca New Hampshire'a gitmeleri ve arkalarına bakmamaları" tavsiye ediliyordu. Ezici bir Polis (ve Devlet) varlığının getirdiği rahatlama sayesinde teröristler, turistler, baş belaları ve yolcular uzak tutuldu.

 

Zavallı Boston. Güvenliğe harcanan 60 milyon dolara karşılık 0 dolar gelir. İkinci güne gelindiğinde, çekici eyalet başkentimizin bir hayalet kent haline geldiğine ilişkin sırlar yayılmaya başladı. Elbette sokaklarda muhalifler vardı. Veterans for Peace (Barış Gazileri) ve Boston Social Forum (Boston Sosyal Forumu) kendi toplantılarını yaptı ve United for Peace and Justice (Adalet ve Barış Birliği), Black Tea Society (Kara Çay Cemiyeti), Food Not Bombs (Bomba Değil Yiyecek) ve birçok başka grup da varlıklarını her zamanki gibi gösterdiler. Elbette, Demokrat Parti'yi savaş yanlısı uyuşukluğundan çıkarmaya beyhude yere uğraşan bizim gibiler dahil birçok eylemci, ya evde kalmaya ikna edildi ya da protestoculara mahkeme kararıyla getirilen ve ifade özgürlüğünü, tamamen ortadan kalkmasına yol açacak denli nahoşlaştırmayı amaçlayan Protesto Kafesi onursuzluğuna katlanmakla karşı karşıya kaldı. Gaz bombası yok, gösteri yok –işte, mükemmel "demokrasi".

 

Tabi yerel ticaret erbabı da Güvenlik Devleti'nin nimetlerinden faydalandı. Önceleri serbest piyasacıların çığırtkanlığını yaptığı korku kültürü, artık Demokrat Boston'ın planlamacıları tarafından da samimiyetle kucaklanmıştı. Kapatılan yollar, yönü değiştirilen trafik ve her ıssız köşe başında bekleyen sıkılmış ve uykulu bir polis, hepsi de işlerin yüzde 50 düşmesiyle kan ağlayan esnafa ödetildi. "Boston'a Hoş Geldiniz!" ve "Hoş Geldiniz Delegeler!" diye yırtınan pankart ve yazılar, boğucu güvenliğin verdiği zıt mesajla boy ölçüşemiyordu. Üstelik bunu yapmaya çalışmadılar da değil. Demokrat Parti'nin simgesi olan eşekli yastıklar Newbury Caddesi'ndeki gösterişli dükkanlardan gelip geçenlere ümitsizce göz kırpıyordu. Ünlü Che Guevara posterini hatırlatan tersyüz edilmiş Kerry ve Edwards imajlarıyla dolu garip bir kırmızı bayrak (karımın buna ilk tepkisi, kafasından en az iki inç keserek Kerry'yi daha çekici kılmaya çalıştıklarını söylemek oldu). (Adam şike yapan radikal bir sıklığa sahip: Leonard Bernstein mezarında ters dönmüştür herhalde.)

 

Hepsi para için, dedi Julia üzgün bir sesle, şu veya bu toplantı tabağına 1000 dolar ödeyen dekolte giyinmiş şöhretleri arzu dolu bakışlarla süzen rüküş ahmaklar arasında durduğumuz sırada. Gözümüz Jerry Stiller'a ilişti ve böyle bir kalabalıkta çıkarabildiğim en siyasi cümle, candan bir "Yeter, Sükunet!" bağırışı oldu. İki blok ötede çalan Red Hot Chili Peppers grubu bile, dibe vuran ticarete bir soluk aldıramadı. Müşteri avına çıkmış taksiciler, zaten tek tük kalmış insanların neredeyse tümüne korna çaldı. Hatta bir tanesi ışıklarda durarak karşıya geçmemize bile izin verdi; genelde gecenin geç vakti havaalanı dönüşlerine veya kulüplerden çıkan kalabalıkların seyrelmesinden sonraya mahsus umutsuz bir numara... Şehrin En Büyük Şovu'nun şehre geldiği bir sırada, gece saat 11'de gördüğümüzden çok daha fazla trafiği sayısız gece Boston'dan eve giderken saat 3'te yaşamıştık.

 

Tabi kongrenin kendisinin yakınlarına gitmedik. Bunun tek sebebi de, zorunlu kan ve DNA örneklerini verilen son tarihe kadar göndermemiş veya dikenli tellerin arkasından kendimizi serbestçe ifade etmeye zorlanmamız karşısında taş kesilmiş olmamız değildi. Her delege toplantısındaki sarhoş-oluncaya-kadar-için odalarının geçmişteki kongrelerle aynı standartlarda olacağını da biliyorduk. Kucinich ve Sharpton'ın büyük konuşmalar yaptıklarını duyduk. Ama bizi kongreye gitmekten alıkoyan asıl düğüm noktası, vicdanlı birkaç değerli adamın acil uyarılarına rağmen, parti aygıtının söz dinlediğine dair hiçbir işaret olmamasıydı. Tabi boyalı basın zaten neyi dinleyeceğini bilmezdi, çünkü çeşitli kanalların kullandığı mikrofonları, alet-edevatları karşılaştırmaya veya Jesse Jackson'ının Boston'da –sıkı durun!- bir ırk sorunu olabileceğini ima eden affedilmez günahını ayıplamaya fazlasıyla dalıp gitmişti. [Not: Boston civarında büyümüş biri olarak, beyaz Bostonluların yabancı beyazlara ırkçı şakaları rahatlıkla anlatabildiklerini çok erkenden öğrenmiştim. Hatta bir keresinde bir tamirci (benim karma bir evliliğin beyaz tarafı olduğumu bildiği halde), okul otobüsümüzdeki dur levhasının bir türlü sabitlenemediğini söyleyerek, "Vallahi Danny, zenci sürüleri o şeye çarpıp duruyordu!" demişti.]

 

Ama elbette kudret sahipleri, kendi delegelerini, çoğunlukta olsalar bile dinlemekle daha da az ilgileniyordu. Platform ve retorik, Massachusetts Eyaleti'nin Başkenti Beantown'ın terk edilmiş sokakları kadar boştu. Alaycı lakaplar ortalığa yayılıyordu: Nothing for Everybody (The Milquetoast Miracle) [Herkes İçin Hiçbir Şey; Sümsük Adam Mucizesi] gerçi hiçbir ironi, ipleri ellerinde tutanların, ülkenin her yanındaki eyalet kongrelerinde binlerce delegenin dile getirdiği neredeyse her halkçı zerreyi ezme kararlılığını tam olarak yakalayamıyordu.

 

İroniler de sessiz Boston sokaklarında alışveriş edenlerden daha yaygındı. Dedikoduya bakılırsa Teresa Heinz Kerry iyi bir konuşma yapmış. Ketchup Kraliçesi, Barış Gücü'nden ve Mozambik'te geçen gençliğinden bahsederken, bir eylemci kongre salonundan elleri kelepçelenip yerlerde sürüklenerek çıkarılıyordu. Peki suçu? "İşgale Son: Askerlerimizi Eve Getirin!" diyen bir pankart açmaya çalışmak... Son otuz yıldır Demokratları McGovern'den kaçırtıp duran, kendi gölgelerinden korkma tavrının, kendi kendilerine yarattıkları bu korkunun bir parçası bunların hepsi.

 

DNC'den (Democratic National Committee - Demokrat Parti Ulusal Komitesi) bir mektup alacak kadar "talihli"ydim; onların listesine nasıl girdiğime dair bir fikrim olmasa da... Davet doğrudan Senatör'den geliyor ve Sevgili Dan diye başlıyordu. Amerika Birleşik Devletleri'nin potansiyel Başkanı'yla birbirimize ilk adımızla hitap ettiğimizden de haberim yoktu. Sınıfı geçmiş olmamın getirdiği hislerin donduruculuğu karşısında yaşadığım şok ve dehşet kısa sürdü. Savaşa en azından şöyle bir değinilmesini boş yere ararken gevşedim, alt çenem önüme düştü; belki böylece kafam Genç Senatör'ünkinin yarısı uzunluğuna ulaşmıştır bir an. Savaş karşıtı bir eylemci olan benden, savaş tacirini yenmekte yardım istemekten ya da Irak'tan tek söz bile edilmiyordu mektupta.

 

Biliyorum, fazlasını beklemeliydim zaten. Retorik etki yaratmak için şaşkınlığımı abartıyorum, affedin. Yine de partiye katkı zarfımı büyük bir görev aşkıyla gönderdim. Miktar olarak "Diğer" hanesini işaretleyip "0 $" dolar yazdım ve bir parçasını aşağıda aktardığım mektubumla birlikte gönderdim.

 

"Sevgili John (hep bir Sevgili John mektubu yazmak istemişimdir):  

 

Önemli bir çoğunluğunun savaşa sonuna kadar karşı çıktığını sandığım parti eylemcilerinden, bu yıkıcı emperyalist maceradan tek bir söz dahi etmeksizin para toplamaya çalışmanızdaki cüret karşısında tek kelimeyle afalladım. Desteklediğinizi iddia ettiğiniz bütün davaları, ortada duran bu şişmiş, gaz dolmuş, sonuna kadar tıkınmış fil sakatlıyor. Hiçbir şey için para yok, çünkü hepsi harcandı. Sağ cenahınızı kapatmakla meşgulken, yabancılaşmakta olduğunuz tabanı biraz düşünmeniz yararınıza olacaktır."  

 

Ama parti içindeki üzücü ve korkutucu gerçek, McGovern'in haklı olmasıydı (hem o zaman, hem de şimdi). Hala barış davulunu çalan, '72'nin bu yaşlanan Mağlubu, askeri harcamalarda, her yıl yüzde 5'lik indirimle 10 yıla yayılacak şekilde en az yüzde 50 kesinti yapılması çağrısı yapmıştı. Yürüttüğü basit mantık şu: Terörizm askeri bir sorun değildir ve dolayısıyla askeri olmayan bir çözüm gerektirir. Para babaları onun savaş karşıtı kampanyasını bir kenara bırakmasalardı, parti ve ülke bugün farklı bir yerde olabilirdi. Tarihe varsayımlarla bakmak ister istemez spekülatiftir, ama savaş vurguncularının etkisi de küçümsenebilecek bir konu değildir. Acı gerçek ortada; purolu parti seçkinleri, bugünün DLC'sinin (Democratic Leadership Council – Demokrat Parti Liderlik Konseyi) öncüleri, suç şebekesi Nixon yönetimini mümkün kılmayı mahkum edemediler. Düzenbaz Adam'ın Şili'yi istikrarsızlaştırmadığını, Kamboçya'yı bombalamadığını, vb. düşünün. Kaç insanın hayatı kurtulmuş, kaç olanak sönüp gitmemiş olurdu?

 

İronik bir durum: Bizi Nixon'dan kurtarmak istemeyen bu aynı adamlar şimdi Nader'in Deccal olduğunu, Bush'un kazanmasına yola açan bir tür şeytan olduğunu iddia ediyor. Tanrı Demokratları oylarını kazanmaktan korusun; her iki parti de rekabet mucizesini her ekonomik ve psikolojik derdin devası, özgürlüğün bekçisi kutsal kase şeklinde yüceltip duruyor. Ama seçmenlerin önündeki tercih olanakları her ne pahasına olursa olsun ezilmelidir. Boston'da ortaya çıkan yapay birlik ve disiplini bu kadar incitici ve sıkıcı yapan şey budur. Politbürolara veya herhangi bir yönetim kuruluna gönderme yapan eski bir karikatür geliyor aklıma. Başkan bir kararı oylamaya koyuyor ve "Karşı çıkanlar lütfen itirazlarını "İstifa ediyorum" diyerek belirtsinler" diyor!

 

Elbette hala yanan közler var. Sanırım "iyi" şey, tabanda neredeyse hiç kimsenin bu anlamsız sağa kaymayı onaylamamasıdır. Progressive Democrats of America (Amerika'nın İlerici Demokratları), Progressive Vote (İlerici Oy) ve başka yeni örgütler, Kerry'yi seçtikten sonra bu kez asla uyumamakta her zamankinden daha kararlıdır.

 

Tabi bunun, çalımla dans etmeyi gerektirdiğini söylemeyi gerek yok. En son eyalet anketlerini izleyen electoralvote.com adlı site, Kerry'yi 291-237 şeklinde önde gösteriyor sürekli; hem de herhangi bir kongre rüzgarından önce ve Florida, Ohio, hatta Minnesota'yı KAZANMAKSIZIN! Yine de hala biraz kaygılandırıcı bir durum var; Dünyanın En Çok Nefret Edilen Adamı'nı göndermekte niye bu kadar zorluk çekiyoruz? Neden sınırları genişletip, Bush'un gündeminin özüne gerçekten karşı çıkan geniş bir programa dayanarak yönetme şeklinde hakiki bir seçmen iradesi aramayalım? Diğer bir deyişle neden gerçekten istediği anlaşılan şeyi halka vermeyelim? Ah, burada meşhur beton duvara, Canavarın Midesine, yani Demokrat Parti'nin içine fazla girme cüretinde bulunan ilericilerin kaçınılmaz kaderine tosluyoruz. Bu cesur veya aptal yürekler, parti aygıtının çökmesini umuyor, Parti Hırsızlarının İşgali'ni sona erdirmenin bir tür siyasi versiyonunu oynamaya çalışıyorlar.

 

Para babaları iktidara önem veriyor, hakikate değil (ideolojilerinin iflas etmiş olup olmadığına da aldırmazlar). Üstelik para, zorla birleştirilenlerin şimdiki en son kuşağının çok iyi tanıklık edebileceği gibi epey bir "birlik" satın alabilir. Gerçi doğru, bu ideoloji, ahlak ve sağduyu çıkmazından kurtuluş yok. Yönünü kökten değiştirmediği sürece, başka ülkelerin gençliğini askere alıp, işgalciye ve sapığa dönüştürüp Amerika'nın ününü kurtarmayı düşünen bir parti için umut yoktur. Çocuklara işkence yapmak, öteki türlü başarılı veya soylu olacak bir teşebbüsün münferit hataları değildir (bütün dünya bunu biliyor). Bush'un yerini alacakların bunu anlamamış görünmeleri ne yazık!

 

© 2004 Daniel Patrick Welch. Kaynağın ve danielpwelch.com. internet bağlantısının belirtilmesi koşuluyla çoğaltılabilir.

Translated by Ali Ekber Yildirim

^  Top  ^


Yazar, şarkıcı, dilbilimci ve eylemci Daniel Patrick Welch  eşi Julia Nambalirwa-Lugudde ile birlikte Salem, Massachusetts'te yaşıyor ve yazıyor. Birlikte, The Greenhouse School adlı okulu yönetiyorlar.  Bu makalelerden bazıları radyoda yayınlanmıştır ve 20 kadar dilde çevirileri mevcuttur. Bu yazıyı değerlendirmekle ilgilenenlerin, yazarla doğrudan irtibat kurmaları rica olunur. Kendi web sitelerinde bize bağlantı verenler, danielpwelch.com sitesinde değerlendirilecektir.